“Ne tuhaf okurlarsınız siz, ne tuhaf ülke burası…”
Eleştirmenleri hayran bırakan Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ının elle tutulur yegane cümlesinin bu olduğunu iddia etmişti Tahsin Yücel.
Mütevazi hayatının aksine, konu Türkçe’nin kullanımı ve edebiyat olduğu zaman sözünü sakınmayan usta romancılarımızdandı.
Yedi yılda tamamladığını söylediği “Yalan” romanının aslında yazdığı tek roman olduğunu söylecek denli cesurdu.
Son yıllarda memleketinin haline bakıp hızla yazmaya başlayan Tahsin Yücel, hukukun özelleştirilmesi, yoksulluğun artması, zenginlerin yaşamı, sermayenin el değiştirmesi, köşe yazarları, toplumsal histeri, basın, yaratım ve kolaycılık, orijinalite ve kopyalama, cehalet ve bilginin gücü, unutulmuş dahi yazarlar ve günümüz çömezleri, sadakat ve kıymet bilmeme ve daha fazlasını konu alan politik romanlar yayınladı.
Yaşadığı topluma karşı sorumluluk hisseden her dürüst aydın gibi, gericiliğin siyasi iktidarı kuşatması ile birlikte ülkeyi sürüklediği yeri gördü, duyduğu kaygıları liberallerin vurdumduymazlığına karşı, kâh ironik kâh kurmaca dille okuyucularına anlatmaya çalıştı.
Tahsin Yücel’in romanları bağırmadı, aksine okurların kulağına fısıldadı. Ustaca yaşanmış bir yalanın bile bir gün hesabının sorulacağını hatırlattı.
Bir gökdelende yaşamadı ama gökdelenlerdeki insana yabancı hayatları yazdı. Kumru’nun sonradan görme zenginliğini, sınıf atlama özlemini, Kumru’ya acıyarak anlattı.
Sekiz yıla sığdırdığı beş romanlık serinin aynı isimli “Sonuncu” romanında, toplumdaki çözülmeyi bazen bir roman kurgusunu zorlayacak açıklıkta görünür kıldı.
Tahsin Yücel, safımızdaki her aydın gibi çalışkan ve üretkendi. Aziz Nesin gibi fazla gülmezdi ama ironi, romanlarının vazgeçilmez öğelerindendi. Sermayenin efendilerine karşı yazdı hep. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan yılkı insanlarının yanında yerini aldı. Gittikçe çoraklaşan edebiyat dünyamız bir ustasını daha kaybetti.
EDEBİYATIN “YILKI” YAZARI TAHSİN YÜCEL’İ UNUTMAYACAĞIZ!